Müziğin; insanoğlunun etrafında hep var olan
seslerin fark edilmesi ile başladığı kabul edilir. En yaygın ve kabul edilen
tarihi bilgi; müzikte matematiksel bir sistem olduğunu görerek, yazmanın
gerektiğine ilk olarak “Pisagor”un
vardığıdır. Bugün kullanılan, beş çizgili portrenin yaygın olarak
kullanılmasına kadar, müziğin geçirdiği zaman yolculuklarında ortaya melodileri
yazarak saklamanın farklı şekilleri var olmuştur. Çok kısa olarak Bizans Kilise Müziği’nde
kullanılan yöntemin en önemli yöntemlerden biri olduğunu ve sonraki dönemlerde
ortaya çıkan başka yöntemlere de dayanak olduğunu düşünüyoruz.
(Bugün Rum ve
Yunan kiliselerinde, hâlâ Bizans notaları ve makamları kullanılmaktadır. Bizans Notaları: Do=Ni, Re=Pa, Mi=Vu, Fa=Ga,
Sol=Di, La=Ke, Si=Zo olarak sıralanmaktaydı.)
9. Yüzyılın ortalarında günümüzdeki
notaların adları (Si hariç) “Guido d’Arezzo” (Arezzo’lu Guido) tarafından verilmiştir. Guido bu adları, “Aziz Yohannes Battista İlahisi”ndeki mısraların birinci hecelerinden alarak takmıştı. Günümüzdeki
beş çizgili porte sistemine ise 11. Yüzyıl’da geçilmiş, ancak başta Bizans
notalama sistemi olmak üzere başka yöntemlerin kullanılmasına çok uzun süre daha
devam edilmiştir. Daha sonraki dönemlerde İstanbul doğumlu bir Osmanlı
Ermeni’si olan bestekâr ve tambur üstadı “Hamparsum
Limonciyan” (1768-1839) adlı
müzisyenin oluşturduğu “Hamparsum Notası”
olarak bilinen bir notalama sistemi ilk olarak Ermeni kiliselerinde kullanılmaya
başlandı. Bu notalama sistemi Türk musikisi tarihinde de parçaların yazılarak
günümüze ulaşmasında çok önemli rol oynamıştır.
(Kısaca
yaptığımız bu girizgâh ile müziğin tarihsel serüvenini anlatmak elbette mümkün
değildir. Belki başka bir
makalede bu konuyu etraflıca ele alabiliriz.)
Bu yazımızda nasıl ki “Do Majör Gamı”nı bilmeden müziğe adım atılamayacağı gibi, bemol ve
diyez gibi arızalar alarak ortaya çıkan 12 tonaliteyi de bilmeden ve bu 12
tonalite üzerindeki arızaların matematiksel bağlantılarını bilmeden ya da
anlamadan armoninin temel başlangıcına adım atılamaz.
Bu grafik: Saat yönünde; “Beşlilerin Çemberi” (Circle
of Fifths), Saat yönünün tersine görülen tonları, yukarı doğru hesapladığımızda “Dörtlülerin
Çemberi” (Circle of Fourths)
olarak tanımlanmaktadır.
İlk olarak 1679’da “Nikolay
Diletsky” adlı Ukrayna’lı bir müzik teorisyeni tarafından çizilmişti. Arama
motorlarına “Circle of Fifths” yazdığınızda
onlarca basit ya da anlaşılması zor grafikler bulabilirsiniz.
(Nikolay Diletsky’in çizdiği tarihsel grafik PDF dosyasında bulunuyor)
Bazı fikirlerde müzik için “İlahi” terimi kullanılır. Bu noktada dinî
ilahileri kast etmedim. Bizzat müziğin kendisi için “İlahi” bir olgu diyorum. Nasıl
ki tabiat; içinde sayısı henüz tam olarak saptanamamış sayıda renk ürettiyse ve
bu bir ilahi güç tarafından sağlanıyorsa. Müzik için de aynı düşüncede olabiliriz
diye düşünüyorum.
Yaşamın her evresi içinde aynı zamanda
matematiği barındırır. Müzik de matematiğin en yoğun olduğu bilim dallarından
biridir. Ve tonları saat yönünde matematiksel olarak hesapladığımızda hep beşli
ve saat yönünün tersine hep dörtlü olduğunu görüyoruz.
Saat Yönünde
Saatin Ters
Yönünde
“Circle of Fifths”i de bu kadar basit
olarak anlatmak elbette doğru değil ya da mümkün değil. Daha sonraki
yazılarımızda melodiler içindeki armonileri neye göre tespit ettiğimiz konularını
ele aldıkça bu çemberin önemi daha çok anlaşılacaktır.
Bojidar Çipof
(Grafik çizimde; Sibelius,
Photoshop ve Corel programları kullanılmıştır)